Futbolun Katili Türk Yöneticileri

  Türkiye’de en popüler spor kuşkusuz futboldur. İnsanlar futbolla yatıp futbolla kalkarlar. Buna karşın bir futbol ülkesi miyiz tartışılır. Türk futbolu denildiğinde akıllara hemen hemen aynı şeyler gelir. Yabancı yıldızların para kazanmak maksadıyla kariyerlerinin sonlarında tercih ettiği, iyi hakemlerin nadir çıktığı ve en önemlisi futbol dışından insanların futbolu yönettiği yerdir ülkemiz. Futbol ülkesi olamayışımızda bunların etkisi oldukça fazladır. Tabi ki bunların yanına ahlaklı ve çalışkan sporcular yetiştiremeyişimiz, altyapı yetersizlikleri gibi faktörlerde eklenebilir. Ancak sadece şanı şöhreti ya da parası var diye futbolun önemli yerlerine getirilenler yüzünden bizden bir arpa boyu yol almamız beklenemez.

  Futbolun ‘F’sinden anlamayan iş adamlarına kulüpler veya federasyonda görev verilmektedir. Bunun yanı sıra başarısızlıklarını kabul edemeyip bir diktatör gibi koltuklarından vazgeçememektedirler. Kimisi çorap değiştirir gibi teknik direktör değiştirir, kimisi kulübü babasının malı gibi kullanır. Bir futbol kulübünde başarı olabilmesi için öncelikli etmen istikrardır denir. Bizim başkanlarımız kişisel çıkarları veya egolarının uyuşmamasından ötürü bir antrenöre en fazla 2 yıl dayanabiliyor. Bu da bir takımın temelinin oluşmasını engellediği gibi kaliteli çalıştırıcıların da önünü kapatıyor.

  Taraftarların hemen her maçta dediği gibi futbolun katili hakemler mi yoksa yöneticiler mi? Bu sorunun cevabı herkesçe farklılık gösterir elbet. Ancak benim bir futbolsever olarak gönlümden geçen  futbolu yönetenlerin gerekirse okulunu okumuş ya da işin içinden gelmiş ne yaptığını bilen yöneticilerin olmasıdır.